Şems

Şems, malûmunuz, “güneş” demektir. Her kulun mi’racı için bir Şems’e, aydınlatıcıya ihtiyacı vardır. Hayattaki varlık nedeninizi, kim olduğunuzu, sizden beklenilenin ne olduğunu hakkıyla öğrenmenize kim vesile oluyorsa o sizin Şemsinizdir. Benim Şemsim de biricik kızım, dünyalar güzelim Nazlım oldu.

Nazlım, 1991 yılında dünyaya geldiğinde kariyerinin zirvesinde, Türkiye’nin en genç profesörüydüm ama asıl profesörlüğün ne olduğunu gerçekten Nazlım bana öğretti.

Nasıl mı? Bir misal ile anlatmaya çalışayım! Komaya giren bir insan ilk uyandığında ilk sorusu, “Neredeyim ben?” olur! İkinci sorusu, “Ne oldu bana!” Üçüncü sorusu, “Ne zamandan beri buradayım!” Bu soruları soran insan artık uyanmıştır, bilinci açılmıştır. İşte, Şemsim beni Efendimizin(sav), “İnsanlar dünyadayken uykudadır, ölünce uyanırlar,” hadis-i şerîfince uyandırdı!

Hikmeti, hikmet ile hakikati bulmamı sağladı. Pekii, hikmeti nasıl bulursunuz?! Tabii ki hizmet ile… Ne kadar hizmet ederseniz gönlünüze o kadar hikmet akıtılır. Ne kadar hikmet verilirse o kadar hakikate vasıl olursunuz.